Ruhi Ödev’in Gezi Notları…
Hanoi’de…
Bangkok Havaalanı’ndan 12:10’da kalkan Vietnam Airlines uçağımız ile 2 saatlik yolculuk sonunda 15:10’da Hanoi Havaalanı’na indik. Vizede almakta çektiğimiz sıkıntının aksine, gümrükten gayet kolay, hiçbir soru sorulmadan giriş yaptık. 26.11.1016 tarihinde
havaalanından otelimize transferi daha önceden rezerve ettirmiştim. İyi ki bu transfer işini önceden halletmişim, yabancı yerde böyle işler bayağı zor oluyor. İnsan bir ülkeye ilk gittiğinde şaşkın oluyor. Para bozdurma, yabancı para, fiyatları bilmemek insanı zorluyor.
Otele de booking.com’dan rezervasyon yaptırmıştım. Otele gelince daha önce mail ile haberleştiğim, bana Vietnam vizesi için gerekli bazı evrakları da gönderen ön büro elemanı ile yüz yüze görüşme fırsatım oldu. Hanoi çevresinde özel tur almamda bana yardımcı da olmuştu. Ödeme yaparken öğrendim ki, kredi kartı ile ödersem %11 lik komisyon masrafım olacak. Bunu duyunca nakit ödedim. Uzakdoğu Turu’na çıkarken insan yanına nakit parayı bol almalı. Avrupa gibi banka ATM makineleri güvenli değil ve komisyonlar bayağı yüksek buralarda. Alfabe de değişik olunca insan iyice çekiniyor.
Odaya yerleştik, biraz dinlendik. Çok yorulmuştuk. Sabah Pattaya’dan 06:00 otobüsüne yetişebilmek için 04:30’da uyanmıştım. Servis 05:20’de otelimizin önünden aldı bizi ve Pattaya Garajı’na götürdü. Gece geç yattığımız için 4 – 4,5 saatlik uyku ile yola çıktık. Pattaya’dan Bangkok’a 1,5 saatlik yolculuk, 4 saatlik Bangkok Havaalanı’nda geçen bekleme zamanı, üstelik klimaların buz gibi soğuttuğu havaalanının şort, tişört ile geçen buz gibi havası, 2 saatlik de uçak yolculuğu. Bir de hava değişikliği bizi bayağı yormuştu.
Akşam üzeri otelden çıktık, sadece cumartesi akşamları gece pazarı kurulduğunu öğrendik. Gidip gezdik. Türkiye’de yazlık yerlerde kurulan semt pazarlarının büyüğü. Bir cadde trafiğe kapatılmış, boydan boya pazar… Ne ararsan var, ama hepsi çul çaput. Her şey tam pazar işi. Sadece fil dişinden hediyelikler satan bir sergidekiler güzel, onlar da pahalı. El işi ile işlenmiş havlu başlığı gibi bir parçadan yapılma tablo sordum; 75 $ fiyat söyledi satıcı. Benim evde o işleme havlu başlığının çok daha güzelleri sandıkta yatıyor.
Yerel saat ile 21:30 gibi otele döndük. Yorgunluk had safhada. Gece yorgunluktan zor uydum. Sabah kahvaltıya indik. Kahvaltıda ekmek, çeşitli meyveler, tereyağı, çay, meyve suları, salatalık, domates var. Peynir ve zeytin yok. Daha sonraki otellerde de görmedik zaten. Yanımızda peynir götürmüştük. İmdadımıza yetişti… Kahvaltıdan sonra az daha odada dinlendik, 10:30 gibi otelden çıktık.
Otelimiz eski Hanoi denilen yerde. Farklı kültür, farklı doğa diye çıkmıştık yola. Yemek kültürleri bizden farklı, güzel lokantaları var ama kaldırımın kenarına konulmuş ufak bir ocak üzerinde pişirdiklerini satan, yine kaldırıma koydukları masalarda müşterilerine hizmet veren seyyar lokantalar pek çok. Çok kimse yolda yiyor yemeğini. Farklı kültür dedim ama, bize benzeyen tarafları da yok diyemem; ağaç gövdesine çişini yapan birkaç kişi gördüm, hem de başkent Hanoi’de…
Hanoi’de dikkatimi çeken şey; binlerce motosiklet ve arada gördüğüm bisikletler. Araba ve otobüs bir elin parmakları kadar az. Adamlar taşıma işini bizden başka bir şekilde çözmüşler; biz toplu taşıma diyoruz, adamlar tekli taşımayla çözmüşler işi… Trafik sağdan, bizim gibi. Trafik ışıkları da bizimkiler gibi çok değil ama trafik tıkır tıkır işliyor. Vietnam’da 13 gün kaldık, bir yerde trafik kazası gördüm. Korna çalsalar da, trafik canavarı olmuş bir tip görmedim. Kornayı uyarı için çalıyorlar, küfretmek için değil. Korna çalınınca da dönüp ters ters bakan da yok. Herkes yolunda, hızlı giden ve kazasız bir trafik. Teknik adam olmama rağmen bu trafiğin tekniğini çözemedim…
Bir de çöpçülerin elinde birer çan, ara sıra çalıyorlar, sokağa geldiklerini haber veriyorlar.
Otelden çıktıktan sonra Ha Noi Lake denilen yere geldik. Ortada bayağı büyük bir suni göl, etrafı çiçek, ağaç ile dolu bir park burası. Çevresindeki yollar da trafiğe kapalı. Bu parkın bir özelliği de gölün içindeki eski kiliseye giden kırmızı bir köprünün olması. Bu köprü üzerinde her zaman dış çekime gelmiş gelin-damat görürsünüz. Kiliseye giriş paralı ve müze gibi ziyaret ediliyor. Pazar günü olduğu için bu park ve etrafı çok kalabalık idi.
Buradan Ho Chi Minh Mozelesi’ni ziyarete gittik. Geniş bir alan, tertemiz çevresi. Dönüş yolunda akşam yemeğimizi yedik. Güzel bir cafe-pastane tarzı bir yer.
Akşam otelimize geri döndük. Rehberimiz bizi 19:30 gibi otelden alacak, Sapa Turu’na gideceğiz. Valizimizi otelde bırakacağız, sırt çantalarımızı hazırlayıp beklemeye başladık.
Hoşçakalın.
Ruhi Ödev