Bulgaristandan başlayıp, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Venedik ve Floransa’ya kadar olan kısımlarını anlatacağım bu yazımı okurken hızıma yetişemeyeceksiniz… : ) Yıllarca hayalini kurdum hep yurt dışı seyahatinin. Bir ülkeye gidebilmek için onca araştırma yaptım, maddi manevi ortam hazırlamaya çalıştım durdum hep. Bir ülke görebilmek hayali beni bulutların üzerine çıkarıyorken bir anda 8 ülke görüp ülkesine dönen biri oldum. Hemde 13 günde …
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında kuzenimin aracılığıyla, Pendik Kültür Sanat Merkezi Halk Oyunları Ekibinin 50-55 kişilik grubuyla 8 ülkeyi gezeceğimiz 13 günlük bir etkinlik programına dahil oldum. Pendik Kültür Sanat Merkezi gideceğimiz ülkelerde halk oyunları gösterisi yapıp ülkemizi tanıtacak, bende rehber olmadan kendi başıma, hep uzaktan izlediğim şehirleri karış karış gezecektim.
2. yazımın sonunda bu tura katılma koşullarından, ne kadarlık bir bütçe ayırmanız gerektiği konusunda ve tavsiyelerim hakkında bilgiler vereceğim. Ama öncelikle seyahatimden bahsetmek istiyorum.
İstanbul’dan otobüs yolculuğu ile başlayan seyahatimizin ilk durağı Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Sofya’ydı. Sofya’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan ve beni en çok etkileyen yer Alexander Nevski Katedrali oldu. Sanırım ilk gördüğüm katedral olduğu için ayrı bir beğeni oluştu bende. Sofya’da yaptığımız kısa bir gezinin ardından Sırbistan’ın başkenti olan Belgrad’a geçtik. Belgrad’da da kısa bir şehir turumuzdan sonra, bu yol güzergahında 1 gece 2 günümüz otobüste geçmiş oldu. 2. gecemizin sonunda Hırvatistan’ ın başkenti Zagreb’ta bir otele yerleştik. Artık bizim için dinlenme zamanıydı. Geceyi otelde geçirip, sabah kahvaltısının ardından Zagreb şehir turu yaptık ve turun bitmesiyle birlikte tekrardan yola koyulduk. Bu sefer durağımız Slovenya’ydı…
Slovenya’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan ve turistler tarafında çok ilgi çeken, buz devrine ait olduğu söylenen Bled Gölü ne gittik. 1-2 saat boyunca huzur dolu bu yerde vakit geçirip, Bled Gölün ortasındaki şato ve kilisenin bol bol fotoğrafını çektik. Ardından Slovenya’nın başkenti olan Ljubljana ya geçtik. Ljubljana şehir merkezi turu sonrasında ve bu kadar yorgunluk sonrasında güzel bir otelde uyku hayali kurarken, geceyi yine otobüste geçirip, merak ettiğim şehir olan Venediğe doğru yola çıktık…
veniceUzun bir otobüs yolculuğu sonrası nihayet Venedik şehrine varabildik. Aracımız park alanında yerini aldıktan sonra, turdakilerle birlikte Vapuretto ile yani bizim küçük deniz tekneleri ile 8 euro karşılığında Venedik’in ünlü meydanı San Marco meydanına geçip, tüm gün Venediği gezdik. Venedik’te bol bol pizza yedim, gondolla romantik gezinti yaptım, ünlü Venedik maskelerinden ve Venedik’te ünlü taş olan murano taşından yapılma saat aldım. Venedik gezisinden sonra Bologna’ da bizi bekleyen otelimize gidip günlerin yorgunluğunu atmak için uykuya daldık. Ertesi sabah Bologna şehir turu yapmak için kendimizi sokaklara bıraktık. Fakat ben Bologna’ yı çok beğenmedim. Kasvetli bir yer geldi bana , pek keyif aldığımı söyleyemem. Burada sadece dinlenip, ertesi güne enerji depoladık. Geceyi otelimizde geçirip,sabah kahvaltısının ardından Floransa’ ya doğru yola çıktık…
floransaFloransa’ya varışımızla birlikte hiç vakit kaybetmeden gezmeye başladık. Adeta yarım günde şehrin altına üstüne getirdik. Floransa, bu tur boyunca gördüğüm en kaliteli ve beni en çok etkileyen şehir oldu. Bu şehre defalarca gelebilirim. “Sanat kokuyor sokakları” diyordu herkes, bende “bir sokak nasıl sanat kokar” derdim. Gerçekten de öyle. Her köşe başında bir tarihi eser var. Her sokakta bir müze var. Bizim ülkede olsa bu heykeller, kesin can güvenlikleri tehlikede olurdu. İnanılmaz bir saygı ve koruma içgüdüsü var bu şehirde heykellere karşı…
Gece saat 23.00 sıralarında tekrardan otobüsümüze binip Roma’ya doğru yola çıktık. Floransa ve Roma arası çok uzak olmadığından, otobüsümüz güvenli bir yerde park edip, geceyi yine otobüste geçirdik. Roma şehrine ulaşana kadar yiyecek içecek ihtiyacımızı, evden getirdiklerimizle karşıladık.
Çok hızlı hareket edip, az bir dinlenmeyle geçen Yurt dışı seyahatimin 5. gününe kadar olan kısmından bahsettim. Şunu fark ettim, anlatırken yoruldum : ) birde bu koşturmanın içinde yer almışım, ne kuvvet varmış bende geçen yıl… Yazıyı çok uzatmak istemediğimden gezinin devamını ikinci yazımda anlatacağım.