Şanlıurfa Fotoğraf Kültür ve Yemek Gezisi
Ödemiş Fotoğraf Sanatı Derneği Yönetim Kurulu üyeleri Cenap Mat, Halil Demir ve ben Tarkan Kızartıcı, hem farklı coğrafya hem de farklı kültür fotoğrafları çekmek amacı ile 19-22 Nisan 2018 tarihleri arasında Şanlıurfa’ya çok keyifli geçen bir gezi düzenledik.
İzmir’den Şanlıurfa’ya uçmak o kadar da fazla zaman gerektirmiyormuş ! 1 saat 35 dakikada Şanlıurfa Havalimanı’na indik. Uçaktan indiğimizde pistin çok büyük ancak böylesine büyük olan bir şehre göre oldukça küçük olan bir havalimanına sahip olduğunu anladık. Ayrıca Havaş’a bindiğimizde de şehre çok uzak bir yer seçildiğini farkettik. Yaklaşık 60 km.. Neyse son durakta indik ve bizim gibi fotoğraf ile hobi olarak ilgilenen değerli dostumuz Ergün Karadağ’ı aradık. Bize Grand Urfa Otel’de rezervasyon yaptırdığını ve Havaş Durağı ile yürüme mesafesinde olduğunu iletti. Otel’e vardığımızda ise bir karışıklık olduğunu farklı bir misafirhanede yer ayırtıldığını öğrendik.. Bu karışıklık bize otelin müdürü Sayın İlhan Balcan gibi kadirşinas ve yardımsever bir kişiyi tanıma fırsatı verdi. Yerimiz Gaptem (Güneydoğu Anadolu Projesi Tarım Araştırma Merkezi)’den ayırtılmış.. Sağolsun İlhan Bey bizi oraya kadar kendi aracı ile bırakıp yerleştirdi.. Güneydoğu insanının sıcaklığı ve misafirperverliğine güzel bir örnek oldu..
Odamıza yerleştik. Sonrasında odamızdan ayrılıp hava kararmadan Balıklıgöl fotoğrafları çektik. Ve nihayetinde de dostumuz Ergün Karadağ ve Abdulkadir Ekici ile buluşup yemeğe gittik. Yemekte hem bizim derneğimizin projeleri, hem Ergün Karadağ’ın Kars ve Küba Gezileri hem de Abdülkadir Ekici’nin Suriyeli mülteci kamplarındaki yaşam ile ilgili projelerini konuşma fırsatımız oldu.
Cuma günü erkenden uyanıp tarihi dokunun ön planda olduğu Balıklıgöl bölgesine gittik. Farklı giysiler, farklı diller ve farklı yemekler… Ancak Selahaddin Eyyubi Cami, Hz.İbrahim Peygamber’in doğduğu mağara, Hz.Eyüp Peygamber’in eziyet çektiği mağara ile beraber özellikle erkeklerin fotoğraf modeli olma yarışları ilgimizi çekti. Çok sayıda erkek modelli portre çektik. Gümrükhan’a gidip üzerine fıstık rendelenmiş menencik kahvesi içtik. Orayı da fotoğrafladık.
Öğle yemeğimizi meşhur ciğercide yedik.. Ağırlık çökse de planladığımız her yere gideceğiz dedik ve yaya olarak yürümeye devam ettik.
Önce Haleplibahçe Mozaik Müzesi, sonrasında da bizi çok büyüleyen Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Son zamanlarda gezdiğim iki güzel ve büyük müze… İki müze de sanki eserlerin üzerine konulmuş. Yabancı ülkelerde olduğunu bildiğimden beni çok etkiledi ve ülkemle gurur duydum. Yağmur yağarken girdiğimiz müzeden çıktığımızda artık yağmur dinmişti. Müze yakınlarındaki mağaralara ve nekropol alanına gittik..
Şanlıurfa taklacı güvercinleri ile ünlü. Tanesi 20 tl den başlayıp 70000 tl’e kadar çıkan güvercinlerin olduğu mezatlara katıldık. Bol bol fotoğraf çektik.. İlginç bir merak, kuş merakı !
Şanlıurfa’ya gelip sıra gecesine katılmak olmaz diye düşündüğümüzden oraya da gittik. Yoğurt çorbası, bostana, karışık Urfa kebap, ayran, peynirli künefe ve çay ikram ettiler ve saat 23.00’e kadar müzik ziyafeti çektiler. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjik tavırları ve neredeyse 150 misafir ağırladıkları halde sanki evlerinde 3-5 kişi ağırlıyorlarmış gibi rahat ve samimi tavırları taktire şayandı. En sonunda da o kadar çok misafire önümüzde yapılan acılı çiğköfteyi ikram ettiler. Çok lezzetli idi. Üçümüz de çok keyif aldık ve günü çok yorulmuş olarak noktaladık.
Son gezi günümüzü ise daha uzak noktalara ayırdık. Araç kiraladık. İlk hedef Göbeklitepe. Şanlıurfa’nın 22 km kadar doğusunda yer alıyor. Dün müzede gördüğümüzden çok daha fazla etkiledi bizleri. Müze ile nizamiye kapısı arası oldukça uzak olarak planlanmış, yaklaşık 800 metre, ancak yakın bir gelecekte shuttle ile ören yerinde gidiş sağlanacakmış. Yine aynı şey…Eserlerin üzeri çok profesyonelce kapatılmış. Sanki büyük bir spor salonu içindeymişiz gibi bir duygu uyandırıyor. Her blok taş 5,50 metre büyüklüğünde ve tek parça taş ! Üzerlerinde çeşitli hayvan figürleri işlenmiş.. Daha doğrusu kabartmalar da o devasa taşlar oyulurken oluşturulmuş.. Daha ilginç olanı bu hayvanlardan bazıları o bölgede hiçbir zaman diliminde yaşamamış.. Milattan önce 12.000 yılına kadar dayanan geçmişi ile yontma taş devrinden bile eski olmasına rağmen onlardan daha ileri bir teknik kullanmış olmaları nedeni ile de çok ilginç ve esrarengiz bir arkeolojik buluntu Göbeklitepe.
Eserlerin bolca fotoğraflarını çektikten sonra bu kez de tekrar Şanlıurfa’ya gidip 47 km kadar güneyde yer alan Harran’a ulaştık. Kümbet evleri ile ünlü bu yerleşim alanı aslında tarihteki ilk İslam Üniversitesi olan Harran Üniversitesi ile de ön planda yer alıyor. Zamanında 10000 kişinin aynı anda namaz kılabildiği bir camisi, medresesi ve rasathanesi ile beraber kütüphanesi ile de ünlüymüş… Yakın bir zamanda çevresinde yapılmakta olan kazılar sırasında yeni bazı buluntulara rastlanmış ve çıkarılan eserler Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüş. Bize rehberlik eden 17 yaşındaki Mustafa mutlaka üniversite okuyarak 8 kardeşinin arasından sıyrılıp daha güzel bir gelecek yaşamak istiyor.. Büşra ve Fatma Nur ise Harran Cumhuriyet Ortaokulu 6. Sınıf öğrencileri. Çok zeki, mutlu olan bu çocukların gözlerinin içi gülüyor ancak çok fakir olan bu yerleşim bölgesinde okullarına kıyafet, defter ve kitap yardımı yapılmasını istiyorlar.. Hem yaşananlara saygı duyduk hem de içimiz burkuldu. Evlerinde bizi ağırlayarak çay ikram ettiler. Yaşamakta olduğu kümbet evini bize açan Mehmet Nur Bey’e de sonsuz teşekkürler.
Göbeklitepe ve Harran yolculuklarımız sırasında etrafta o kadar çok fıstık ağacı gördük ki… Anladık ki fıstığın adı hem Antep fıstığı hem de Şanlıurfa fıstığı imiş. Belki de fıstık Urfa’da çok daha fazla yetiştiriliyor olabilir.
Harran’dan ayrılıp tekrar Şanlıurfa’ya döndük. Karışık kebabımızı da afiyetle yedik. Kahvelerimizi yudumladık. … Birbirimize fotoğrafa doyduğumuzu anlatıp sohbetler ettik. Şimdi sıra bu fotoğrafları işlemekte dedik.. Dinlenmeye geçtik.
Pazar sabahı 11.00’de İzmir uçağına bindik ve İzmir’e ulaştık. Çok güzel ve verimli bir gezi oldu…
Tarkan Kızartıcı