Viyana Gezisi

Ocak ayında Viyana’ya gitme fikri bile insanı üşütüyor. Çünkü Orta Avrupa’nın en soğuk şehirlerinden biri olan Viyana, Avusturya’nın başkenti. Yaklaşık nüfusu 2000 000. Ve yine yaklaşık da %10 kadarı, yani 200 000’i Türk nüfusundan oluşuyor.

graben3

Eşim Yasemin ile birlikte, İzmir’den Sabiha Gökçen Havalimanı’na ve oradan da Viyana Havalimanı’na ulaştık. İstanbul – Viyana uçuşumuz 2 saat kadar sürdü. Viyana Havaalanı’na indiğimizde akıllı telefonlarımız saatlerini bir saat geri almışlardı bile…  Tuna Nehri, Viyana’da Duna River ismi ile anılıyor, şehrin hemen güney doğu kısmından geçiyor. Ancak Viyana’nın içinden ise Tuna Nehri’nin büyük dallarından olan Viyana Nehri geçiyor. Üzerinde ise çok sayıda köprüler var. Ocak ayında gitmiş olmamıza rağmen hava, Türkiye’dekinden çok daha sıcaktı.

rsz_v10

 

rsz_v14

Viyana Havalimanı’ndan şehre ulaşım çok rahat ve birkaç şekilde olabiliyor. İlki taksi ile olanı, yaklaşık 40 Euro. İki kişi için biraz fazla pahalı. Ancak bu çok normal, çünkü havalimanı şehrin yaklaşık 18 km güneydoğusunda ve dışında. Bu bölge banliyo bölgesinin bile dışında. Bu yüzden de tren seçenekleri de var. Viyana Kart isimli bir kart alırsanız bu kartın 72 saatlik ücreti 19 euro. Kart sayesinde havaalanından Viyana merkeze CAT ismi verilen tren şirketi ile yolculuk yapabilirsiniz. Ayrıca hem müze, hem restaurant girişleri ile beraber hem de metrolarda karta özel indirimler de oluyormuş. Üçüncü olasılık önce trene binip, sonra şehir içinde metro ile otele ulaşmanızdır. Tren, iki zone değişikliği nedeni ile 2,20 Euro olan biletin iki katı bilet fiyatı yani 4,40 Euro ödemeniz durumunda şehir merkezine (Wien Mitte) ulaşıyor. Buradan da metroya binmek için 2,20 Euro daha ödeyerek otelinize ulaşabilirsiniz. Toplam 6,60 Euro ile kişi başı ulaşım sağlanabilir. Dördüncü olasılık ise Türkiye’deki Havaş hizmeti gibi, Vienna Airport Bus hizmeti. Şehirdeki belirli duraklardan kişi başı 8 Euro ile şehir ve havalimanı arası ulaşım sağlanabilir.

Biz ise üçüncü seçenekteki gibi yaptık. Havaalanından trene binip Wien Mitte Durağı’nda indik. Tekrar metro bileti alıp bir durak sonra Swedenplatz Durağı’nda indik. Otel hemen karşımızda.. Hafif yağmur yağıyordu. Otele ulaştık. Son derecede samimi ve güler yüzlü bir karşılamaya şahit olduk.

rsz_v15

Biz booking.com üzerinden rezervasyonumuzu Capricorno Otel’e yaptırmıştık. Otel 4 yıldızlı. İnner Stadt denilen down town bölgesinde. Yani şehir merkezinde olduğundan her yere rahatlıkla ulaşılabilecek bir bölgede. St. Stephan Klisesi, Graben Caddesi, Kohlmarkt Caddesi, Hofburg Sarayı ve Kartner Caddesi gibi önemli noktalara yürüyerek ulaşmanız mümkün.

rsz_capricorno1

“Viyana” denilince akla önce Mozart ve Viyana Flarmoni Orkestrası, Kanuni’nin Viyana’yı iki kez kuşatması, zayıflığı ve sevecenliği ile ünlü Sisi takma ismi ile Avusturya Kralı Frank Joseph’in eşi Kraliçe Elisabeth, ihtişamlı Hofburg Sarayı, Belvedere Sarayı ve yazlık Schonburn Sarayı gelir. Ayrıca “Tuna nehri akmam diyor, …..” türküsü de ilk akla gelenlerden..

Biz bunlardan çok, cafeleri, restaurantları, yemeklerini de çok merak ediyorduk Viyana’nın. O yüzden öncelikle St. Stefan Kilisesi’ni gördük. Gerçekten muhteşem bir ibadethane.. Çatısı çok dik ve kulesi de oldukça yüksek olan kilisenin çanının, Kanuni’nin Osmanlı Ordusu’nun kuşatmaya rağmen şehri fethedemeden geri çekilmesi sonrası Osmanlı topları ve güllelerinin eritilmesi sonrası yapılmış olduğunu öğrenmek bizi çok şaşırttı. Ama 1956  yılında artık Osmanlı tehditi kalmadığına karar veren parlemantonun bu kararına kadar geçen yüzlerce yıl boyunca çan kulesinde sadece Osmanlı’nın gelip gelmediğini kontrol eden bir gözcü memurun olduğunu ve kadrosunun yenilendiğini öğrenmek de oldukça ilginçti. Osmanlı’dan çok korkmuş, ancak bir o kadar da nefret etmişler. Bunu bugün de kısmen hissettiriyorlar. St.Stefan Kilisesi’ni gezdikten sonra, birlikte artık sokaklarda gezmeyi, alışverişi ve yemek yiyerek değişik yemekleri tatma fırsatı bulmuş olduk. Başkaca bir müze ya da saray gezisine katılmadık.

rsz_graben1

rsz_graben2Önce St.Stefan Kilisesi’nin yanından ilerleyerek Graben Caddesi’ne gittik. Tüm Viyana sokak, cadde ve bulvarlarındaki genişlik ve ferahlık hep dikkatimizi çekti. Graben Caddesi’nde görkemli bir heykel dikkatimizi çekti. Veba Anıtı imiş. Eskiden vebalı hastaların ölülerini bu caddenin ve bu anıtın altına gömerlermiş..

 

rsz_t1

Graben Caddesi’nden sola döndüğünüzde Channel, Dolce Gabana ve diğer lüks mağazaların olduğu Kohlmarkt Caddesi’nde ilerlediğimizde gitmeyi planladığımız ilk kafeyi gördük.

rsz_v45

 

“Demel Cafe”. Çok eski ancak bir o kadar da şirin bir mekan. Burada dört kişi Apfelstrudel (Elmalı turta), Senegal turta ve Truffel turta yedik. Yanında da melange kahvesi içtik. Osmanlı’lardan  öğrendikleri bir kahve ve pişirme yöntemi. Melange, Türk kahvesinde tat ve akıcılık olarak benzemiyor. Daha çok cappicinoyu andırıyor. Mutfakta çalışan pastacılar, ne kadar da mutlu görünüyorlar. Pastanenin içi pasta ve vanilya kokuyor. Buraya yaklaşık 26.60 euro ödedik.

 

 

demel5

demel3

demel4

demel2

demel7

Viyana’nın batısına doğru baktığınızda Hofburg Sarayı ve onun ihtişamına şahit oluyorsunuz. Geniş bahçeleri içinden geçerek Sisi Müzesi’nin yanından Museum Quarter alanına ilerledik. Buralarda sokak sanatçılarını çokça görebilirsiniz.

rsz_t4

 

rsz_v47

rsz_v16

rsz_hofburg3

rsz_t3

rsz_v49

 

İstikametimizi hiç bozmadan Naschmarkt denilen atıştırmalıkların olduğu bölgeye ilerledik. Çok sayıda baharatçı, kuruyemişçi var ve neredeyse %90’ı Türk. Yani sanki Türkiye’deki bir pazarda ya da halde geziyormuş gibi hissettik. Bu yüzden pek ilgimizi çekmedi. Viyana’ya gittiğimizde Naschmark’ta mutlaka bir şeyler yeriz diye düşünmüştük ama, vazgeçtik. Fohlmarkt bitpazarı olan bölgede ise pazar kurulmamıştı. Bunun üzerine Kartner Strasse’e (Kartner Caddesi) doğru yola koyulduk.

rsz_t6

 

 

Würstelstawürstelstand1nd isimli büfe şeklinde olan dükkanlarda çok çeşitli sosisler vardı. Canımız bira ve sosis çekti. Sosisler, hem çok lezzetli hem de çok doyurucu idi. Fiatı ise 4 euro idi.

 

würstelstand2würstelstand3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Otelimize gidip 15.00-17.00 saatleri arası kek servisine yetiştik. Kahve ve çaylarımızı yudumlarken ayaklarımızı dinlendirdik ve kısa süreli istirahat ettik.

Aynı gece herhangi bir rezervasyon yaptırmadan otelimize çok yakın Figlmüller Bacherstrasse adresinde olan meşhur Figlmüller Restaurant’a gittik. Kendilerine özgü olan yemekleri tabii ki şnitzel. Bizim bildiğimiz gibi sadece tavuk şnitzel değil de domuz veya dana şnitzel yapıyorlar.

 

figlmüller8

figlmüller7

figlmüller6
figlmüller3

 

figlmüller4

figlmüller5

figlmüller1
figlmüller2

 

Dana şnitzel 50 metre kadar uzaktaki yeni açılmış olan diğer dükkanlarında var sadece. Bir dana şnitzel iri iki parçadan oluşuyor. Patates kızartması ve dana ciğer glacie de istedik. Ayrıca kendi üretimleri kırmızı şaraplarından da sipariş ettik. İnanılmaz lezzetli idiler. Çok güzel bir gece geçirdik. Hesabımız dört kişi 96 euro tuttu. Aklınızda bulunsun, Viyana’daki restaurantlarda bahşiş kişi başı en az 1 euro. Yani biz de 100 euro ödedik. Ancak favori yiyeceğimiz Figlmüller Dana Şnitzeli, Dana Ciğeri ve Figlmüller kırmızı şarabı…

Otelimize geri döndük, ancak benim gibi fotoğraf tutkunu birisi için gece tramvay ve araç trafiğinin olduğu cadde ve sokaklarda uzun pozlama fotoğrafları çekmek, uykudan daha tatlı geldiğinden ben fotoğrafı tercih ettim.rsz_t7

Sabah çok güzel açık büfe kahvaltı yaptık. Türkiye’den yıllar önce göç etmiş olan mutfak çalışanı Fatma Hanım ile tanıştık. Dedim ya her yerde Türkler… Bize omlet yapıp getirdi. Peynirler, sosis ve salamlar, meyveler… harikaydı.

Otelimizin hemen karşısında Viyana Nehri’ni geçip ulaşılabilen Sofitel Oteli’nin roofundan Viyana’nın panoramik fotoğraflarını çekebilirsiniz. Biz çekemedik, hava çok puslu idi.  Bugün yürüme yolumuz uzun olduğundan yola koyulduk. İlk hedef otelimize biraz uzak olan Hunterwasser house renkli evlerine gitmek oldu. Burası Viyana’nın Gaudi’si olan Hunterwasser isimli bir mimar tarafından renklendirilmiş ve çok güzel bir  görsel bir mekan olmuş.

rsz_wasser

rsz_tw1Bu evler aslında sosyal konutlar imiş. Sadece dış cephelerinde yapılan görsel değişiklikler ile ilgi odağı olmuş. Burada 90 yaşında ingilizce bilmeyen bir teyze ile tanışıp fotoğraflarını çektik. Karşıda ise büyükçe bir pasaj sadece bu evlerin official ürünlerinin satıldığı mağazalar ile dolu… Buraya da Hunterwasser Village ismi verilmiş.

rsz_y1

Buradan ayrılıp Stadtpark’ın içinden geçerek yine bizim için nirengi noktası olan Kartner Caddesi’ne ulaştık.  Bu parkın içinde Johann Strauss’un keman çalan altın kaplama heykeli  ve Schubert Dekoratif Saati var. Görmeye değer… Parkın içinden de nehrin dallarından birisi akıyor. Biraz gezdikten sonra hedefimiz Viyana’nın en bilindik tatlısı olan Sacher Turta’yı tatmak oldu. 4 kişi gittiğimiz Sacher Cafe’de 3 Sacher turta ve bir melange kahve için 21.70 euro ödedik. Ancak gerçekten söylendiği kadar lezzetli bir tatlı imiş.

rsz_sachercafe1

Fotoğraflar çekildi ve hedefimiz, dinlenmek amacı ile yine otelimiz..  Otelimizin konumu çok güzel gerçekten. Yine 5 çayı ve kahvesi ile beraber kekimizi yedik. Yine sokaklara düştük, her seferinde farklı yolları kullanarak keşifler yapmaya çalıştık. Çok güzel bir ara sokak bulduk ve fotoğrafladık. Sonra gördük ki bu sokak Viyana’nın simge olan fotoğraflarının çok çekildiği bir sokakmış.

Artık iyice acıktık. Hedef Nordsee… Şehirde çok sayıda Nordsee var. Biz otelimize en yakın olanını seçtik. 3 çeşit balık ve değişik deniz ürünleri salataları vardı. Yine bir Türk çalışan bulunca hemen görüşmeye başladık. Balıklarının adlarının türkçelerini bilmediği için yardımcı olamadı ama, fiyat konusunda oldukça yardımcı oldu. İki menu fiyatı 10 + 10 Euro yerine toplam 10 euro, diğer menu ise 7.50 + 7.50 euro yerine toplam 7.50 euro olunca biz her iki menuden toplam 4 balık ve içecekler aldık. … Tatları süperdi, gerçekten çok lezzetli bir yemek daha yedik ve çok ekonomik şekilde. Hayri, deniz ürünleri salatalarını önermedi, gereksiz pahalı dedi ve biz de almadık. Bir bildiği vardır değil mi ? Toplam 4 kişilik yemek için 23.40 euro verdik.

rsz_nordsee2

rsz_nordsee1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İstirahate çekilen arkadaşlarımın aksine ben gece yine fotoğraf makinem ile gece çekimleri için gündüz belirlediğim yerlere gittim.  Çok da güzel fotoğraflar çektim..

Sabah kahvaltının ardından Swedenplatz bölgesine çok yakın bir noktadan yarım saatte bir kalkan Airport Bus Service hizmetinden faydalanarak saat 14:25 Sabiha Gökçen uçuşumuz için, saat 11:30 otobüsüne binip yaklaşık 18 km uzaklıktaki Viyana Havaalanı’na 20 dakikada ulaştık. Otobüste tanıştığımız Viyana Üniversitesi’nde okuyan bir Türk kızı bize çok yardımcı oldu. Çünkü havaalanı yenilenmiş, gerçekten çok sayıda bina eklemesi yapılmış. Çok kibar bir Avusturyalı Pegasus Yer Hostesi çok yardımcı oldu ve çok güler yüzlü idi. Yaklaşık 1 saat rötar… Artık öğrendik. Pegasus = rötar = problem.. Sabiha Gökçen Havaalanı’na indik. Pilotumuz bayandı, çok rahat ve rötar dışında güzel bir yolculuk yapmamıza neden oldu. Sabiha Gökçen Havaalanı’nda yarım saat rötar ve sonra uçağa alındık. Uçak içinde de 1 saat bekledik. 8 yolcu gelmemiş, onları beklemişiz, sıramızı kaybetmişiz, bu havaalanında tek pist varmış, sıralı uçakları beklememiz gerekiyormuş, muş, muş, muş… İzmir’e indik, çok şükür. Pegasus Havayolları eziyetimizi diğer bir yazıda paylaşmak istiyorum.

 

Hoşçakalın..

 

Bir cevap yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.